Aytül Yüksel
Sürdürülebilirlik Tarihçesi
İnsanlık içinde bulunduğu dönemin toplumsal koşullarına göre varoluşunu binlerce yıldır hem sorguluyor hem de devam ettirmenin yollarını arıyor. Bazen bir filozofun metinlerinde, bazen bir dini kitabın içinde, bazense bir bilim insanının hazırladığı rapordan anlamaya, yorumlamaya çalışıyor.
İnsanı merkeze alan varoluşsal kaygılar, birçok sosyal ve ekonomik koşulların etkisi altında binlerce yıldır devam ediyor. Ancak 18. Yüzyılın sonlarında gerçekleşen endüstriyel devrim, bizi başka bir konuda düşünmeye ve araştırmaya yöneltti.

Gezegen kaynaklarının sınırsızmışçasına kullanımı, üretim ve tüketimin sonucu olarak oluşan atıkların yönetilemeyişi, aşırı tüketim merkezli kapitalist modelin, sürdürülebilir bir yaşam kurmaktan çok uzaklaştırdığı 20. Yüzyılın ortalarına doğru nihayet anlaşıldı. Yani yaşamı sürdürmek üzerine odaklanılan sistemler ekonomik ve sosyal düzlemde tartışılırken, ’’çevresel’’ boyut sürdürülebilirliğin bir parçası haline geldi.
Triple bottom line - 3P - John Elkington sustainability 1994
1990’ların başında yazar ve danışman John Elkington (Sürdürülebilir Kalkınma) iş dünyasına kapitalizmi tekrar gözden geçirmeleri adına ‘’Tiple Bottom Line’’ adına verdiği sürdürülebilirlik yaklaşımı ile adeta meydan okudu. Ve ekteki görsel ile konuyu özetledi. Kurumların sürdürülebilirliğini insan, kar ve gezegenin birbiriyle aynı önemde ilişkisine bağladı. O dönem çok konuşuldu ve sürdürülebilirlik dünyasında farklı kapılar açtı. Raporlama kriterleri yeni baştan belirlendi ve raporlamanın daha sistemsel hale getirmenin yolu açıldı. Bu konuda danışmanlık yapan uluslararası firmaların rehberi haline geldi. Ardından günümüzde en yaygın sürdürülebilirlik raporlama altyapısını sunan, kuruluşunda Birleşmiş Milletler Çevre Programının da yer aldığı GRI(Global Reporting Initative) ortaya çıktı ve yine bu yaklaşım temel alındı. Aynı yıllarda kurumların sürdürülebilirlik stratejisini belirlerken rehber edinebilecekleri başka bir yaklaşım daha oluşmuştu.

Karl-Henrik Robért isimli kanser araştırmaları konusunda çalışan bir bilim insanı çevre faktörlü kanserleri araştırmaya başlamış ve ardından konunun sosyo-ekolojik boyutu üzerine düşünüp bir sürdürülebilirlik modeli önermişti. ‘’The Natural Step (TNS) ismini verdiği bu model sivil toplum tarafından çok benimsenmiş, konunun yaygınlaştırılması adına bir sivil toplum hareketine dönüşmüştür ve Karl-Henrik Robért’de bu alanda çalışan otoritelerden sayılmaktadır.
Sürdürülebilirlik dünyasında bu gelişmelerin ardından konu ülkelerin gündemlerine de girmiş çeşitli politikaların oluşturulmasıyla yaygınlaştırılmıştır. Birleşmiş Milletler de Binyıl Kalkınma Hedefleri ardından, sosyo ekonomik başlıkları genişletmiş iklim değişikliği, ekonomik eşitsizlik, yenilikçilik, sürdürülebilir tüketim, barış ve adalet gibi yeni alanları ekleyerek 2016 yılında Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ nı duyurmuştur.
